|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
bütün |
complete s.
|
|
A complete song may last for half an hour.
Bütün bir parça yarım saat sürebilir.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
bütün |
entire s.
|
|
The entire school was there to watch the finals.
Bütün okul finalleri izlemek için oradaydı.
More Sentences
|
3 |
Yaygın Kullanım |
bütün |
whole s.
|
|
The whole house smells like garlic!
Bütün ev sarımsak kokuyor!
More Sentences
|
4 |
Yaygın Kullanım |
bütün olarak |
as a whole zf.
|
|
Let me say something about the appropriations as a whole.
Bir bütün olarak ödenekler hakkında bir şeyler söylememe izin verin.
More Sentences
|
General |
|
5 |
Genel |
bütün |
a whole i.
|
|
In the final vote, I voted against the report as a whole.
Son oylamada, raporun bütününe karşı oy kullandım.
More Sentences
|
6 |
Genel |
bütün dünya |
whole world i.
|
|
Earlier, if Europe sneezed, the whole world caught cold.
Eskiden Avrupa hapşırsa bütün dünya nezle olurdu.
More Sentences
|
|
7 |
Genel |
bütün gün |
whole day i.
|
|
Spending the whole day with them is a lot different.
Bütün günü onlarla geçirmek çok daha farklı.
More Sentences
|
8 |
Genel |
bütün dünya |
entire world i.
|
|
Today I love the entire world.
Bugün ben bütün dünyayı seviyorum.
More Sentences
|
9 |
Genel |
bütün plan |
whole plan i.
|
|
You're ruining my whole plan.
Bütün planımı bozuyorsun.
More Sentences
|
10 |
Genel |
bütün aile |
entire family i.
|
|
Apologize to my entire family.
Bütün ailemden özür dile.
More Sentences
|
11 |
Genel |
bütün süreç |
whole process i.
|
|
I'm glad the whole process is over.
Bütün sürecin bittiğine seviniyorum.
More Sentences
|
12 |
Genel |
bütün yaz |
whole summer i.
|
|
We have the whole summer to play.
Çalmak için bütün yazımız var.
More Sentences
|
13 |
Genel |
bütün zaman |
whole time i.
|
|
He stayed there the whole time.
Bütün zaman orada kaldı.
More Sentences
|
14 |
Genel |
bütün vücut |
whole body i.
|
|
My whole body began to shake.
Benim bütün vücudum titremeye başladı.
More Sentences
|
15 |
Genel |
bütün hafta |
entire week i.
|
|
It rained for an entire week.
Hava bütün hafta yağışlıydı.
More Sentences
|
16 |
Genel |
bütün bir gün |
a whole day i.
|
|
You kept me out of a sad place for a whole day.
Bütün bir gün boyunca beni üzücü bir yerden uzak tuttunuz.
More Sentences
|
17 |
Genel |
bütün insanlar |
all people i.
|
|
All people are born with the same rights.
Bütün insanlar aynı haklarla doğar.
More Sentences
|
18 |
Genel |
bütün insanlar |
all the people i.
|
|
All the people who go to church believe in God.
Kiliseye giden bütün insanlar Tanrıya inanır.
More Sentences
|
19 |
Genel |
bütün servet |
all i.
|
|
Despite all his wealth, he is stingy.
Bütün servetine rağmen, o cimridir.
More Sentences
|
20 |
Genel |
bütün |
body i.
|
|
The third question, and a crucial one, is the body of rights.
Üçüncü ve çok önemli bir soru ise haklar bütünüdür.
More Sentences
|
21 |
Genel |
bütün gece çalışmak |
pull an all-nighter f.
|
|
When I was a university student, I always pulled an all-nighter before a test.
Üniversite öğrencisiyken, sınavlardan önce hep bütün gece çalışırdım.
More Sentences
|
22 |
Genel |
bütün |
every s.
|
|
You were the front-page news of every paper for two months.
İki ay boyunca bütün gazetelerin manşetindeydin.
More Sentences
|
23 |
Genel |
bütün |
undivided s.
|
|
The child's undivided attention was captured by the captivating story.
Çocuk, bütün dikkatini büyüleyici hikayeye vermişti.
More Sentences
|
24 |
Genel |
bütün |
full s.
|
|
He addressed my full attention to the landscape outside.
Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
More Sentences
|
25 |
Genel |
bütün |
all the s.
|
|
I do not understand what all the fuss is about.
Bütün bu yaygaranın neden koparıldığını anlamıyorum.
More Sentences
|
26 |
Genel |
bütün |
clear s.
|
|
It took a clear day to repair the pipe.
Boruyu onarmak için bütün bir gün gerekiyordu.
More Sentences
|
|
27 |
Genel |
dini bütün |
religious s.
|
|
Tom and Mary weren't religious at all.
Tom ve Mary hiç dini bütün değildi.
More Sentences
|
28 |
Genel |
bütün |
complete s.
|
|
Please write a complete sentence.
Bütün bir cümle yazın lütfen.
More Sentences
|
29 |
Genel |
bütün |
entire s.
|
|
It has destroyed an entire ecosystem in a matter of days.
Birkaç gün içinde bütün bir ekosistemi yok etti.
More Sentences
|
30 |
Genel |
bütün halde |
whole s.
|
|
My mother likes to roast the turkey whole.
Annem hindiyi bütün halde kızartmayı seviyor.
More Sentences
|
31 |
Genel |
bütün gün boyunca |
all day long zf.
|
|
She stayed at home all day long yesterday.
O dün bütün gün boyunca evde kaldı.
More Sentences
|
32 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
nevertheless zf.
|
|
Nevertheless, I'm immensely proud.
Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.
More Sentences
|
33 |
Genel |
yarın bütün gün |
all day tomorrow zf.
|
|
I'll be here all day tomorrow.
Yarın bütün gün burada olacağım.
More Sentences
|
34 |
Genel |
bütün sabah |
all morning zf.
|
|
I spent all morning shoveling snow.
Bütün sabahı kar küreyerek geçirdim.
More Sentences
|
35 |
Genel |
bütün olarak |
as a whole zf.
|
|
I want to include in this expression of gratitude Parliament as a whole and in particular its President, Pat Cox.
Bu şükran ifadesine bir bütün olarak Parlamentoyu ve özellikle de Başkanı Pat Cox'u da dahil etmek istiyorum.
More Sentences
|
36 |
Genel |
bütün |
through zf.
|
|
We stayed up all through the night.
Bütün gece uyumadık.
More Sentences
|
37 |
Genel |
bütün |
all over the ed.
|
|
Tom traveled all over the country.
Tom bütün ülkeyi dolaştı.
More Sentences
|
Phrases |
|
38 |
İfadeler |
bütün zaman |
entire time expr.
|
|
Have you been here the entire time?
Bütün zaman burada mıydın?
More Sentences
|
Common Usage |
|
39 |
Yaygın Kullanım |
bütün |
all i.
|
|
General |
|
40 |
Genel |
bütün siyasi gücü elinde tutan kişiler |
oligarchy i.
|
|
41 |
Genel |
bütün |
entirety i.
|
|
42 |
Genel |
bütün |
sum total i.
|
|
43 |
Genel |
bütün vatandaşlar |
citizenry i.
|
|
44 |
Genel |
bütün |
aggregate i.
|
|
45 |
Genel |
bütün |
the total i.
|
|
46 |
Genel |
bütün malını satın alma |
buyout i.
|
|
47 |
Genel |
bütün siyasi gücü elinde tutan grup |
oligarchy i.
|
|
48 |
Genel |
bütün dünyada |
the world over i.
|
|
49 |
Genel |
bütün sistem |
systemwide i.
|
|
50 |
Genel |
bütün şey |
integral i.
|
|
51 |
Genel |
bütün fileto |
whole loin i.
|
|
52 |
Genel |
parça bütün ilişkisi |
meronymy i.
|
|
53 |
Genel |
bütün kapıları açan anahtar |
passkey i.
|
|
54 |
Genel |
bütün |
totality i.
|
|
55 |
Genel |
bütün eserler |
complete works i.
|
|
56 |
Genel |
bütün |
monolith i.
|
|
57 |
Genel |
bütün gün |
a clear day i.
|
|
58 |
Genel |
bir bütün halinde toplama |
embodying i.
|
|
59 |
Genel |
bir bütün halinde toplayan |
embodier i.
|
|
60 |
Genel |
türlü çeşitleri içeren bir bütün |
assortment i.
|
|
61 |
Genel |
ulusun bütün tanrıları |
pantheon i.
|
|
62 |
Genel |
bütün yaşam ve tabiatın görünmez ve sonsuz olanın ruhani simgeleri ve anlamlarıyla dolu olduğuna inanan bir görüş |
sacramentalism i.
|
|
63 |
Genel |
bütün |
complement i.
|
|
64 |
Genel |
bütün kötülüklerin anası |
the roots of evilness i.
|
|
65 |
Genel |
papazdan başka bütün halk |
laity i.
|
|
66 |
Genel |
bütün sözcükler/kelimeler (bir dilde bulunan) |
vocabulary i.
|
|
|
67 |
Genel |
bütün |
continuum i.
|
|
68 |
Genel |
bütün odaları arka arkaya sıralanan tek bir oda genişliğindeki ev |
shotgun i.
|
|
69 |
Genel |
bütün renklere hassas film |
panchromatic film i.
|
|
70 |
Genel |
bütün |
whole i.
|
|
71 |
Genel |
bütün vücudu |
one's whole body i.
|
|
72 |
Genel |
bütün engellere rağmen |
a slim chance i.
|
|
73 |
Genel |
yazarın bütün masrafları karşılaması şartıyla kitabın yayınlanması |
vanity publishing i.
|
|
74 |
Genel |
yazarın bütün masrafları karşılaması şartıyla kitabı yayınlayan yayınevi |
vanity publisher i.
|
|
75 |
Genel |
yazarın bütün masrafları karşılaması şartıyla kitabı yayınlayan yayınevi |
vanity press i.
|
|
76 |
Genel |
bütün plan |
entire plan i.
|
|
77 |
Genel |
bütün vucut maruz kalması |
whole-body exposure i.
|
|
78 |
Genel |
bir bütün olarak boru veya borular |
tubing i.
|
|
79 |
Genel |
bölünmez bütün |
indivisible integrity i.
|
|
80 |
Genel |
ayrılmaz bir bütün |
an indivisible whole i.
|
|
81 |
Genel |
ayrılmaz bir bütün |
an inseparable whole i.
|
|
82 |
Genel |
bütün noktalar |
all the points i.
|
|
83 |
Genel |
bütün dönem |
whole/entire period i.
|
|
84 |
Genel |
dünyanın bütün zamanı |
all the time of the world i.
|
|
85 |
Genel |
bütün vücut |
entire body i.
|
|
86 |
Genel |
bütün sebep |
whole reason i.
|
|
87 |
Genel |
bütün gezegen |
whole planet i.
|
|
88 |
Genel |
(bütün) ömrü boyunca |
one's entire lifetime i.
|
|
89 |
Genel |
bütün şarkı |
the entire song i.
|
|
90 |
Genel |
bütün ekip |
the whole team i.
|
|
91 |
Genel |
bütün sorumluluğu kabul etme |
assuming full responsibility i.
|
|
92 |
Genel |
bütün birimler |
all units i.
|
|
93 |
Genel |
ingilizce'deki bütün kelimeler |
all the words in english i.
|
|
94 |
Genel |
bütün köy |
the whole village i.
|
|
95 |
Genel |
anlamlı bir bütün |
a meaningful whole i.
|
|
96 |
Genel |
dünyadaki bütün çocuklar |
all the children in the world i.
|
|
97 |
Genel |
ölürken kişinin bütün hayatını hatırlaması |
life review i.
|
|
98 |
Genel |
bütün mevsimler |
all seasons i.
|
|
99 |
Genel |
bütün dünyanın birbirine bağlı ve bağımlı olması ve insanların buna uygun davranması |
one-world i.
|
|
100 |
Genel |
sorduğumuz bütün sorular |
all the questions we asked i.
|
|
101 |
Genel |
bütün yurttaşlar |
citizenry i.
|
|
102 |
Genel |
bütün yurttaşlar |
citizenry i.
|
|
103 |
Genel |
bütün bir muzun üzerine birkaç top dondurma, aromalı şurup, meyve ve fındık kremşanti ile servis edilen tatlı |
banana split i.
|
|
104 |
Genel |
bütün yol boyunca |
the entire way i.
|
|
105 |
Genel |
bütün yol boyunca |
the whole way i.
|
|
106 |
Genel |
bütün dünya |
the world i.
|
|
107 |
Genel |
bütün temel etkileşimleri açıklamayı amaçlayan bir fizik teorisi |
theory of everything i.
|
|
108 |
Genel |
bütün gece süren şey |
all-nighter i.
|
|
109 |
Genel |
bütün gece yetecek kadar ışık |
allnight i.
|
|
110 |
Genel |
bütün gece yetecek kadar yakıt |
allnight i.
|
|
111 |
Genel |
bütün gece yetecek kadar yiyecek |
allnight i.
|
|
112 |
Genel |
bir bütün |
a one i.
|
|
113 |
Genel |
tüm/bütün şey |
entirety i.
|
|
114 |
Genel |
bir bütün olan oluşum |
unity i.
|
|
115 |
Genel |
bütün |
entierty [obsolete] i.
|
|
116 |
Genel |
bütün olarak işleyen kısımlar |
entity i.
|
|
117 |
Genel |
çok çeşitli unsurlardan oluşan bir bütün |
manifold i.
|
|
118 |
Genel |
bir bütün olarak insan |
body-mind i.
|
|
119 |
Genel |
bütün |
bulk i.
|
|
120 |
Genel |
birkaç şeyin etkileşimli bütün oluşturacak şekilde birleştirilmesi |
hookup i.
|
|
121 |
Genel |
(bütün çanların aynı anda çalınması ile elde edilen) şıngırtı |
clam i.
|
|
122 |
Genel |
çok sayıdaki parçadan oluşan işlevsel bütün |
compages i.
|
|
123 |
Genel |
çok sayıdaki parçadan oluşan işlevsel bütün |
compage i.
|
|
124 |
Genel |
birbirine bağlı parçalardan oluşan bütün |
complex i.
|
|
125 |
Genel |
içe içe geçmiş parçaların oluşturduğu bütün |
complex i.
|
|
126 |
Genel |
bağlanma ile oluşan bütün |
complexion i.
|
|
127 |
Genel |
farklı bileşenlerden oluşan bütün |
package i.
|
|
128 |
Genel |
(bütün olarak ele alınan) bağlantılı öğeler grubu |
package i.
|
|
129 |
Genel |
(tek bir bütün olarak kabul edilen) sıvı hacmi |
parcel i.
|
|
130 |
Genel |
parçalara ayrılabilen bütün |
pie i.
|
|
131 |
Genel |
parçalara ayrılabilen bütün |
pie i.
|
|
132 |
Genel |
ayrılmaz bütün |
inseparable i.
|
|
133 |
Genel |
bütün bir konuyu ele alan ilmi eser |
pandect i.
|
|
134 |
Genel |
düzenli bir bütün oluşturan insanlar |
people i.
|
|
135 |
Genel |
bütün |
corpse [obsolete] i.
|
|
136 |
Genel |
bütün bir katı kaplayan daire |
floor-through i.
|
|
137 |
Genel |
bütün |
orb i.
|
|
138 |
Genel |
bütün ve parçaları arasındaki anlam ilişkisi |
part to whole relation i.
|
|
139 |
Genel |
bütün olmama |
partialness i.
|
|
140 |
Genel |
(hristiyanlıkta) dini bütün kimse |
precisian i.
|
|
141 |
Genel |
(hristiyanlıkta) dini bütün kimse |
precisianist i.
|
|
142 |
Genel |
bütün bir olay |
shooting match i.
|
|
143 |
Genel |
dört parçadan oluşan bütün |
four i.
|
|
144 |
Genel |
bütün |
solidum i.
|
|
145 |
Genel |
bütün bir miktar |
solidum i.
|
|
146 |
Genel |
bütün bir öğrenme alanını kapsayan risaleler dizisi |
summa i.
|
|
147 |
Genel |
bağımsız ögelerin bir bütün olarak kombinasyonu |
synthesis i.
|
|
148 |
Genel |
fikirlerin kompleks bir bütün ile sentezi |
synthetic thinking i.
|
|
149 |
Genel |
bütün boyutlarıyla ele almak |
scrutinize f.
|
|
150 |
Genel |
bir şeye bir bütün olarak bakmak |
keep something in perspective f.
|
|
151 |
Genel |
bütün oluşturmak |
form a wholeness f.
|
|
152 |
Genel |
bir bütün halinde toplamak |
embody f.
|
|
153 |
Genel |
bütün boyutlarıyla ele almak |
take up in detail f.
|
|
154 |
Genel |
bütün kuvvetini tüketmek |
exhaust f.
|
|
155 |
Genel |
bütün işlerini halletmek |
settle one's affairs f.
|
|
156 |
Genel |
bütün boyutlarıyla ele almak |
consider in detail f.
|
|
157 |
Genel |
bütün boyutlarıyla ele almak |
take up comprehensively f.
|
|
158 |
Genel |
bütün bütün yutmak |
swallow up f.
|
|
159 |
Genel |
bütün ihtimalleri düşünmek |
look around f.
|
|
160 |
Genel |
bütün gücünü tüketmek |
spend oneself f.
|
|
161 |
Genel |
bütün hisseleri satın almak |
buy out f.
|
|
162 |
Genel |
bütün dikkatini bir işe çevirmek |
apply oneself to f.
|
|
163 |
Genel |
bütün malını satmak |
sell out f.
|
|
164 |
Genel |
çözmek (bütün bir yapıyı) |
disincorporate f.
|
|
165 |
Genel |
elde etmek için bütün gayretiyle çalışmak |
gun for f.
|
|
166 |
Genel |
bütün malını satın almak |
buy out f.
|
|
167 |
Genel |
bütün hisselerini almak |
buy out f.
|
|
168 |
Genel |
bütün boyutlarıyla ele almak |
discuss something in utter detail f.
|
|
169 |
Genel |
bütün boyutlarıyla ele almak |
discuss something with scrupulous attention to detail f.
|
|
170 |
Genel |
bütün olarak ele almak |
deal with a (subject/matter) entirely f.
|
|
171 |
Genel |
bütün olarak ele almak |
handle something as a whole f.
|
|
172 |
Genel |
bütün parsayı toplamak |
break the bank f.
|
|
173 |
Genel |
bütün parayı toplamak (rulette) |
break the bank f.
|
|
174 |
Genel |
birinin bütün kemiklerini kırmak |
break every bone in somebody's body f.
|
|
175 |
Genel |
bütün ödülleri kazanmak |
clear the deck f.
|
|
176 |
Genel |
onun hakkında bütün gerçekleri öğrenmek |
get the low-down on him f.
|
|
177 |
Genel |
bütün haline gelmek |
coalesce f.
|
|
178 |
Genel |
ayrıntılara takılıp kaldığı için durumu bir bütün olarak görememek |
can't see the woods for the trees f.
|
|
179 |
Genel |
bütün haline getirmek |
unify f.
|
|
180 |
Genel |
bütün gücünü tüketmek |
take it out of someone f.
|
|
181 |
Genel |
bütün hayatını çocukları üzerine kurmak |
build one’s whole life around his/her children f.
|
|
182 |
Genel |
bütün giysilerini çıkarmak |
strip the buff f.
|
|
183 |
Genel |
bütün gece ayakta kalmak |
stay up all night f.
|
|
184 |
Genel |
bütün gece uyumamak |
stay up all night f.
|
|
185 |
Genel |
bütün gayretini tek noktaya toplamak |
zero in on f.
|
|
186 |
Genel |
bütün olmak |
become one f.
|
|
187 |
Genel |
bir bütün teşkil etmek |
constitute a whole f.
|
|
188 |
Genel |
bir bütün teşkil etmek |
form a whole f.
|
|
189 |
Genel |
bir bütün teşkil etmek |
make (up) a whole f.
|
|
190 |
Genel |
bir bütün teşkil etmek |
comprise a whole f.
|
|
191 |
Genel |
bütün hikayeyi bilmek |
know the whole story f.
|
|
192 |
Genel |
bütün ülkeye yayılmak |
spread country-wide f.
|
|
193 |
Genel |
bütün ülke sathına yayılmak |
spread country-wide f.
|
|
194 |
Genel |
bütün detayları anlatmak |
tell every detail f.
|
|
195 |
Genel |
bütün sorumluluğu kabul etmek |
assume full responsibility f.
|
|
196 |
Genel |
bütün sorumluluğu üstlenmek |
assume full responsibility f.
|
|
197 |
Genel |
bütün sorumluluğu almak |
assume full responsibility f.
|
|
198 |
Genel |
bütün dikkatini vermek |
give full attention/focus to something f.
|
|
199 |
Genel |
bütün dikkatini vermek |
focus on f.
|
|
200 |
Genel |
(telefon) bütün hafta sonu susmak bilmemek |
not stop ringing all weekend f.
|
|
201 |
Genel |
(köpek) bütün gece ulumak |
howl all night long f.
|
|
202 |
Genel |
(birlikte) çalıştığı herkesle/bütün insanlara arkadaş olmak istemek |
make friends with all the people he/she work with f.
|
|
203 |
Genel |
bütün ailesini kaybetmek |
lose one's entire family f.
|
|
204 |
Genel |
bütün ailesini bir kazada kaybetmek |
lose one's entire family in an accident f.
|
|
205 |
Genel |
bütün ailesini bir kazada yitirmek |
lose one's entire family in an accident f.
|
|
206 |
Genel |
anlamlı bir bütün oluşturmak |
constitute a meaningful whole f.
|
|
207 |
Genel |
anlamlı bir bütün oluşturmak |
create a meaningful whole f.
|
|
208 |
Genel |
bütün boyutlarıyla ele almak |
scrutinise f.
|
|
209 |
Genel |
bütün gün bilgisayarda olmak |
be on the computer all day f.
|
|
210 |
Genel |
bütün gün bilgisayar/bilgisayarın başında olmak |
be on the computer all day f.
|
|
211 |
Genel |
bütün gün bilgisayarda takılmak |
be on the computer all day f.
|
|
212 |
Genel |
bütün gün evde oturmak |
sit at home all day f.
|
|
213 |
Genel |
bütün dünyada bilinmek |
be known all over the world f.
|
|
214 |
Genel |
bütün imkanları tüketmek |
exhaust all possibilities f.
|
|
215 |
Genel |
bir bütün olmak |
be a one f.
|
|
216 |
Genel |
bütün ihtiyacı karşılamak |
fill the ranks f.
|
|
217 |
Genel |
anlamlı bir bütün oluşturmak |
hang together f.
|
|
218 |
Genel |
bir bütün yerine ufak birimler biçiminde görmek veya davranmak |
atomise f.
|
|
219 |
Genel |
bir bütün yerine ufak birimler biçiminde görmek veya davranmak |
atomize f.
|
|
220 |
Genel |
bütün yaprak |
leaf f.
|
|
221 |
Genel |
küresel bir bütün olarak düşünmek |
world f.
|
|
222 |
Genel |
(farklı ögeleri) anlamlı bütün oluşturacak şekilde bir araya getirmek |
braid f.
|
|
223 |
Genel |
bütün kalmak |
hold f.
|
|
224 |
Genel |
(mekanik veya elektronik parçaları) bütün olarak bir araya getirmek veya çalıştırmak |
gang f.
|
|
225 |
Genel |
bütün haline getirmek |
imbody f.
|
|
226 |
Genel |
parçalardan bütün haline gelmek |
piece [obsolete] f.
|
|
227 |
Genel |
bütün kuvvetini tüketmek |
foredo f.
|
|
228 |
Genel |
(farklı ürünleri) bütün haline getirmek |
prepackage f.
|
|
229 |
Genel |
dini bütün |
devout s.
|
|
230 |
Genel |
bütün |
livelong s.
|
|
231 |
Genel |
bütün |
omni s.
|
|
232 |
Genel |
bütün |
solid s.
|
|
233 |
Genel |
bütün millete ait |
nationwide s.
|
|
234 |
Genel |
bütün |
thorough s.
|
|
235 |
Genel |
bütün |
one and only s.
|
|
236 |
Genel |
dini bütün |
prayerful s.
|
|
237 |
Genel |
bütün dünyayı kapsayan |
global s.
|
|
238 |
Genel |
bütün |
gross s.
|
|
239 |
Genel |
bütün üyelerin hazır bulunduğu |
plenary s.
|
|
240 |
Genel |
dini bütün |
pious s.
|
|
241 |
Genel |
bütün borçlarını ödeyebilen (kimse) |
solvent s.
|
|
242 |
Genel |
bütün üyelerin hazır bulunduğu (toplantı/kurul) |
plenary s.
|
|
243 |
Genel |
bütün |
utter s.
|
|
244 |
Genel |
bütün |
the whole s.
|
|
245 |
Genel |
bütün |
unbroken s.
|
|
246 |
Genel |
bütün |
round s.
|
|
247 |
Genel |
bütün |
sheer s.
|
|
248 |
Genel |
bütün kiliseleri temsil eden |
ecumenic s.
|
|
249 |
Genel |
daha bütün |
sheerer s.
|
|
250 |
Genel |
bütün |
all s.
|
|
251 |
Genel |
bütün |
outright s.
|
|
252 |
Genel |
bütün |
plenary s.
|
|
253 |
Genel |
bütün |
integral s.
|
|
254 |
Genel |
bütün |
total s.
|
|
255 |
Genel |
bütün |
unitary s.
|
|
256 |
Genel |
bütün |
intact s.
|
|
257 |
Genel |
bütün |
integrate s.
|
|
258 |
Genel |
bütün gece süren (bir olay) |
all-night s.
|
|
259 |
Genel |
bütün |
all-out s.
|
|
260 |
Genel |
dini bütün |
god-fearing s.
|
|
261 |
Genel |
bütün |
out-and-out s.
|
|
262 |
Genel |
bütün yıl devam eden |
year-round s.
|
|
263 |
Genel |
bütün yıl boyunca |
year-round s.
|
|
264 |
Genel |
bütün |
grand s.
|
|
265 |
Genel |
bütün olasılıkları içeren |
blanket s.
|
|
266 |
Genel |
bütün vücutla ilgili |
systemic s.
|
|
267 |
Genel |
bütün boyutlardaki |
of all sizes s.
|
|
268 |
Genel |
bütün kızlar gibi |
like all girls s.
|
|
269 |
Genel |
bütün halde olan |
unitive s.
|
|
270 |
Genel |
ve bütün benzerleri |
and all s.
|
|
271 |
Genel |
bütün gün süren |
all-day s.
|
|
272 |
Genel |
bütün |
ultimate s.
|
|
273 |
Genel |
bütün |
unbroken s.
|
|
274 |
Genel |
bütün |
uncastrated s.
|
|
275 |
Genel |
bütün |
uncrushed s.
|
|
276 |
Genel |
bütün |
uncut s.
|
|
277 |
Genel |
bütün |
eminent s.
|
|
278 |
Genel |
bütün |
undismantled s.
|
|
279 |
Genel |
bütün |
undivided s.
|
|
280 |
Genel |
bütün |
unfractionated s.
|
|
281 |
Genel |
bütün |
unqualifiedly s.
|
|
282 |
Genel |
bütün |
versal s.
|
|
283 |
Genel |
bütün |
exclusive s.
|
|
284 |
Genel |
bütün olmayan |
unthorough s.
|
|
285 |
Genel |
bütün |
untouched s.
|
|
286 |
Genel |
bütün olmayan |
unwhole s.
|
|
287 |
Genel |
bir bütün oluşturan |
joined-up s.
|
|
288 |
Genel |
bütün halde |
maiden s.
|
|
289 |
Genel |
bütün |
main s.
|
|
290 |
Genel |
bütün |
hail [scotland] s.
|
|
291 |
Genel |
bütün |
hale [dialect] s.
|
|
292 |
Genel |
bütün |
mere [obsolete] s.
|
|
293 |
Genel |
bütün |
replete s.
|
|
294 |
Genel |
bütün |
lump s.
|
|
295 |
Genel |
bütün |
globular s.
|
|
296 |
Genel |
bütün |
choate s.
|
|
297 |
Genel |
bütün oluşturacak şekilde birleşmiş |
one s.
|
|
298 |
Genel |
bütün |
one s.
|
|
299 |
Genel |
bütün |
onefold s.
|
|
300 |
Genel |
bütün |
run [scotland] s.
|
|
301 |
Genel |
bütün |
infract s.
|
|
302 |
Genel |
bütün |
crashing s.
|
|
303 |
Genel |
ahenkli bir bütün oluşturmayan |
inconsistent s.
|
|
304 |
Genel |
bütün |
pieceless s.
|
|
305 |
Genel |
bütün |
dead s.
|
|
306 |
Genel |
bütün |
deadly s.
|
|
307 |
Genel |
bütün olmayan |
disaggregate s.
|
|
308 |
Genel |
bütün bir katı kaplayan |
floor-through s.
|
|
309 |
Genel |
bütün |
orbicular s.
|
|
310 |
Genel |
bütün |
plene s.
|
|
311 |
Genel |
bütün |
plenitudinary s.
|
|
312 |
Genel |
başlı başına bütün bir anlam taşıyan |
presentational s.
|
|
313 |
Genel |
bütün ile özdeş parçası olan |
self-similar s.
|
|
314 |
Genel |
bütün |
sole s.
|
|
315 |
Genel |
bütün |
solemn [obsolete] s.
|
|
316 |
Genel |
bütün ülkede olan |
statewide s.
|
|
317 |
Genel |
neredeyse bütün |
subtotal s.
|
|
318 |
Genel |
bütün ömrümde |
in all my born days zf.
|
|
319 |
Genel |
bütün hızıyla |
in full course zf.
|
|
320 |
Genel |
bütün olarak |
undividedly zf.
|
|
321 |
Genel |
bütün dünyada |
worldwide zf.
|
|
322 |
Genel |
bütün gece |
all night long zf.
|
|
323 |
Genel |
bütün ayrıntılarıyla |
at large zf.
|
|
324 |
Genel |
bölünmez bir bütün olarak |
holistically zf.
|
|
325 |
Genel |
bütün kuvvetiyle |
for dear life zf.
|
|
326 |
Genel |
bütün tehlikelere rağmen |
at all hazards zf.
|
|
327 |
Genel |
bütün eşyası ile |
bag and baggage zf.
|
|
328 |
Genel |
bütün ömrümde |
in all my experience zf.
|
|
329 |
Genel |
bütün hayatım boyunca |
in all my experience zf.
|
|
330 |
Genel |
bütün yıl |
all the year round zf.
|
|
331 |
Genel |
bütün civarda |
for many miles around zf.
|
|
332 |
Genel |
bütün olan bitenden sonra |
after all zf.
|
|
333 |
Genel |
bütün vakit |
right along zf.
|
|
334 |
Genel |
bütün kuvvetiyle |
in full blast zf.
|
|
335 |
Genel |
bütün dünyayı verecek olsalar |
for all the world zf.
|
|
336 |
Genel |
bir bütün olarak |
as a whole zf.
|
|
337 |
Genel |
bütün hızıyla |
with all speed zf.
|
|
338 |
Genel |
bütün dünyada |
throughout the world zf.
|
|
339 |
Genel |
bütün olarak |
in the lump zf.
|
|
340 |
Genel |
bütün varlığıyla |
body and soul zf.
|
|
341 |
Genel |
bütün kuvvetiyle |
in force zf.
|
|
342 |
Genel |
bütün ayrıntılarıyla |
warts and all zf.
|
|
343 |
Genel |
bütün eşyasıyla |
bag and baggage zf.
|
|
344 |
Genel |
bütün suçlamalardan uzak |
beyond all blame zf.
|
|
345 |
Genel |
bütün kapsamı ile |
in the large zf.
|
|
346 |
Genel |
bütün olarak |
outright zf.
|
|
347 |
Genel |
bütün gün |
all day zf.
|
|
348 |
Genel |
bütün gün |
early and late zf.
|
|
349 |
Genel |
bütün çıplaklığıyla |
without hiding anything zf.
|
|
350 |
Genel |
dini bütün bir şekilde |
prayerfully zf.
|
|
351 |
Genel |
bütün zorluklara rağmen |
come hell or high water zf.
|
|
352 |
Genel |
bütün kalbiyle |
from one's heart zf.
|
|
353 |
Genel |
bir bütün olarak |
in the aggregate zf.
|
|
354 |
Genel |
bütün yıl boyunca |
year by year out zf.
|
|
355 |
Genel |
bütün hızı ile |
in full career zf.
|
|
356 |
Genel |
bütün yıl |
through the year zf.
|
|
357 |
Genel |
bütün olarak |
totally zf.
|
|
358 |
Genel |
genellikle bütün ayrıntılarıyla |
at large zf.
|
|
359 |
Genel |
bütün olarak |
sheerly zf.
|
|
360 |
Genel |
bütün bir yıl |
all year round zf.
|
|
361 |
Genel |
bütün gün |
all day long zf.
|
|
362 |
Genel |
bütün gün |
day long zf.
|
|
363 |
Genel |
bütün bunların yanında |
besides all these zf.
|
|
364 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
notwithstanding zf.
|
|
365 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
even then zf.
|
|
366 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
despite all zf.
|
|
367 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
even so zf.
|
|
368 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
for all that zf.
|
|
369 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
still zf.
|
|
370 |
Genel |
dünyanın bütün ülkelerinde |
in all the countries of the world zf.
|
|
371 |
Genel |
bütün risklere karşı |
against all risks zf.
|
|
372 |
Genel |
bütün gün |
full time zf.
|
|
373 |
Genel |
bütün kuvvetiyle |
all-out zf.
|
|
374 |
Genel |
bütün halinde |
bodily zf.
|
|
375 |
Genel |
bütün olarak |
bodily zf.
|
|
376 |
Genel |
bütün |
entirely zf.
|
|
377 |
Genel |
bütün yıl boyunca |
year round zf.
|
|
378 |
Genel |
bütün |
in full zf.
|
|
379 |
Genel |
bütün olarak |
in full zf.
|
|
380 |
Genel |
bütün dünyada |
all over the world zf.
|
|
381 |
Genel |
bütün diğer zamanlarda |
at all other times zf.
|
|
382 |
Genel |
bütün hayatımda |
in whole of my life zf.
|
|
383 |
Genel |
bütün yaşamımda |
in whole of my life zf.
|
|
384 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
fully zf.
|
|
385 |
Genel |
bütün yönleriyle |
thoroughly zf.
|
|
386 |
Genel |
bütün yönleriyle |
absolutely zf.
|
|
387 |
Genel |
bütün yönleriyle |
completely zf.
|
|
388 |
Genel |
bütün yönleriyle |
at all point zf.
|
|
389 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
entirely zf.
|
|
390 |
Genel |
bütün yönleriyle |
in its entirety zf.
|
|
391 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
in all its aspects zf.
|
|
392 |
Genel |
bütün yönleriyle |
in all its aspects zf.
|
|
393 |
Genel |
bütün yönleriyle |
altogether zf.
|
|
394 |
Genel |
bütün yönleriyle |
fully zf.
|
|
395 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
thoroughly zf.
|
|
396 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
totally zf.
|
|
397 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
wholly zf.
|
|
398 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
absolutely zf.
|
|
399 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
altogether zf.
|
|
400 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
completely zf.
|
|
401 |
Genel |
bütün yönleriyle |
wholly zf.
|
|
402 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
at all point zf.
|
|
403 |
Genel |
bütün yönleriyle |
entirely zf.
|
|
404 |
Genel |
bütün yanlarıyla |
in its entirety zf.
|
|
405 |
Genel |
bütün yönleriyle |
totally zf.
|
|
406 |
Genel |
bütün gücüyle |
in force zf.
|
|
407 |
Genel |
bütün olarak |
completely zf.
|
|
408 |
Genel |
bütün ciddiyetiyle |
in all seriousness zf.
|
|
409 |
Genel |
bütün izleriyle birlikte |
with every trace zf.
|
|
410 |
Genel |
bütün bir yıl boyunca |
for a whole year zf.
|
|
411 |
Genel |
bütün yaşamı boyunca |
for life zf.
|
|
412 |
Genel |
bütün yönleriyle |
agreed zf.
|
|
413 |
Genel |
bütün olarak |
total zf.
|
|
414 |
Genel |
bütün olarak |
at unity zf.
|
|
415 |
Genel |
bütün halde |
unitively zf.
|
|
416 |
Genel |
bütün halinde |
in one zf.
|
|
417 |
Genel |
bir bütün olarak |
flockmel zf.
|
|
418 |
Genel |
bir bütün olarak |
stock zf.
|
|
419 |
Genel |
bütün bunların yanında |
apart from all these ed.
|
|
420 |
Genel |
bütün |
throughout ed.
|
|
421 |
Genel |
bütün |
through ed.
|
|
422 |
Genel |
bütün bunlara rağmen |
howbeit bağ.
|
|
423 |
Genel |
bütün nedeni |
all because bağ.
|
|
424 |
Genel |
bütün mesele burada |
there it is ünl.
|
|
425 |
Genel |
bütün |
holo ök.
|
|
426 |
Genel |
bütün anlamı veren ön ek |
hol- ök.
|
|
427 |
Genel |
bütün anlamına gelen ön ek |
pan- ök.
|
|
428 |
Genel |
bütün servet |
all in expr.
|
|
429 |
Genel |
bütün emekler |
all in expr.
|
|
Phrasals |
|
430 |
Öbek Fiiller |
(bir işi) bütün aksiliklere rağmen başarmak |
bring off f.
|
|
431 |
Öbek Fiiller |
soğuktan korunmak için bir giysinin bütün düğmelerini iliklemek |
button up f.
|
|
432 |
Öbek Fiiller |
bütün dikkatini bir şey üzerinde toplamak |
zero in on something f.
|
|
433 |
Öbek Fiiller |
bütün kalbiyle ve hiç sorgulamaksızın inanmak |
buy into f.
|
|
434 |
Öbek Fiiller |
(nesneler için) bir bütün oluşturmak |
belong together f.
|
|
435 |
Öbek Fiiller |
bütün kaynakları sonuna kadar kullanmak |
max out f.
|
|
436 |
Öbek Fiiller |
bütün dikkatini bir şeye vermek |
zero in f.
|
|
437 |
Öbek Fiiller |
bütün dikkatini (bir şeye) vermek |
zero in on (something) f.
|
|
438 |
Öbek Fiiller |
birbirine ekleyip bütün haline getirmek |
splice together f.
|
|
439 |
Öbek Fiiller |
bütün yönleriyle tartışmak/sorgulamak |
thresh out f.
|
|
440 |
Öbek Fiiller |
bütün parasını ütmek |
clean out f.
|
|
Phrases |
|
441 |
İfadeler |
bütün dünyada |
the whole world over zf.
|
|
442 |
İfadeler |
bütün haziran boyunca |
all through june zf.
|
|
443 |
İfadeler |
bütün zorluklara rağmen/karşın |
by hell or high water expr.
|
|
444 |
İfadeler |
bütün zorluklara rağmen/karşın |
hell or high water expr.
|
|
445 |
İfadeler |
bütün bunlardan önce |
before all of this expr.
|
|
446 |
İfadeler |
bütün kalbimle |
with all my heart expr.
|
|
447 |
İfadeler |
bütün yıl |
all year long expr.
|
|
448 |
İfadeler |
bütün hayatımda |
in my whole life expr.
|
|
449 |
İfadeler |
bütün engellere rağmen |
in spite of the low chances expr.
|
|
450 |
İfadeler |
bütün yıl boyunca |
all the year round expr.
|
|
451 |
İfadeler |
bütün kalbimle |
with all my soul expr.
|
|
452 |
İfadeler |
bütün |
hool (whole) expr.
|
|
453 |
İfadeler |
bütün kuvvetimle |
as far as in me lies expr.
|
|
454 |
İfadeler |
bütün olarak (bir mülkiyetin devredilmesinde) |
rump and stump expr.
|
|
455 |
İfadeler |
bütün bunlara rağmen |
in spite of all these things expr.
|
|
456 |
İfadeler |
bütün şartlar karşılanırsa |
if all conditions are met expr.
|
|
457 |
İfadeler |
bütün sene boyunca |
all year long expr.
|
|
458 |
İfadeler |
bütün hayatımda |
in my entire life expr.
|
|
459 |
İfadeler |
bütün dünyada |
all over the earth expr.
|
|
460 |
İfadeler |
bütün bunlardan sonra |
after all of this expr.
|
|
461 |
İfadeler |
bütün yanlarıyla |
in every way expr.
|
|
462 |
İfadeler |
bütün yaşamımda |
in my entire life expr.
|
|
463 |
İfadeler |
bütün yaşamımda |
in my whole life expr.
|
|
464 |
İfadeler |
bütün bu nedenler düşünüldüğünde |
considering all these reasons expr.
|
|
465 |
İfadeler |
bütün kalbimle |
with my whole heart expr.
|
|
466 |
İfadeler |
bütün bu nedenler düşünüldüğünde |
when all these reasons are taken into consideration/account expr.
|
|
467 |
İfadeler |
bütün çabuklukla |
with all despatch expr.
|
|
468 |
İfadeler |
bütün yönleriyle |
in every way expr.
|
|
469 |
İfadeler |
dünyanın bütün işçileri, birleşin! |
proletarier aller länder, vereinigt euch! expr.
|
|
470 |
İfadeler |
dünyanın bütün işçileri, birleşin! |
workers of all lands, unite! expr.
|
|
471 |
İfadeler |
dünyadaki bütün şeylerin dışında |
out of all the things in the world expr.
|
|
472 |
İfadeler |
gülersen bütün dünya seninle birlikte güler, ağlarsan yalnız ağlarsın |
laugh and the world laughs with you, cry and you cry alone expr.
|
|
473 |
İfadeler |
olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu |
to be, or not to be, that is the question expr.
|
|
474 |
İfadeler |
sevgi bütün kalpleri yumuşatır |
love makes all hearts gentle expr.
|
|
475 |
İfadeler |
bütün her şeyin yanında |
as much as anything (else) expr.
|
|
476 |
İfadeler |
bütün samimiyetimle |
in all truthfulness expr.
|
|
477 |
İfadeler |
bütün kadınlar böyledir |
all women are like that expr.
|
|
478 |
İfadeler |
bütün kadınlar böyledir |
all women are like that expr.
|
|
479 |
İfadeler |
bütün parçaya, parça bütüne benzer |
as above, so below expr.
|
|
480 |
İfadeler |
bütün kadınlar böyledir |
awalt (all women are like that) expr.
|
|
481 |
İfadeler |
bugün (bir yer), yarın bütün dünyaca fethedilecek |
today (some place), tomorrow the world expr.
|
|
482 |
İfadeler |
bugün (bir yerde), yarın bütün dünyaca (tanınacak/bilinecek) |
today (some place), tomorrow the world expr.
|
|
Proverb |
|
483 |
Atasözü |
karanlıkta bütün kediler gridir |
all cats are grey at night i.
|
|
484 |
Atasözü |
karanlıkta bütün kediler gridir |
all cats are grey by night i.
|
|
485 |
Atasözü |
gül ki, bütün dünya seninle birlikte gülsün, ağlarsan, yalnız ağlarsın |
laugh and the world laughs with you, cry and you cry alone
|
|
486 |
Atasözü |
karanlıkta bütün kediler gridir |
all cats are gray in the dark
|
|
487 |
Atasözü |
bugün burada yarın bütün dünyaca (tanınacak/bilinecek) |
today here tomorrow the world
|
|
488 |
Atasözü |
bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır |
moving three times is as bad as a fire
|
|
489 |
Atasözü |
bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır |
three moves are as bad as a fire
|
|
490 |
Atasözü |
düşmanla yüz yüze gelince bütün planlar suya düşer |
no plan survives contact with the enemy
|
|
491 |
Atasözü |
bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır |
moving three times is as bad as a fire
|
|
492 |
Atasözü |
karanlıkta bütün kediler gridir |
all cats are gray at night
|
|
493 |
Atasözü |
karanlıkta bütün kediler gridir |
all cats are gray by night
|
|
494 |
Atasözü |
karanlıkta bütün kediler gridir |
all cats are grey in the dark
|
|
495 |
Atasözü |
karanlıkta bütün kediler gridir |
all cats are gray at night
|
|
496 |
Atasözü |
karanlıkta bütün kediler gridir |
all cats are gray by night
|
|
497 |
Atasözü |
karanlıkta bütün kediler gridir |
all cats are grey in the dark
|
|
498 |
Atasözü |
gülersen bütün dünya seninle birlikte güler(, ağlarsan yalnız ağlarsın) |
laugh and the (whole) world laughs with you(; weep and you weep alone)
|
|
499 |
Atasözü |
gül ki, bütün dünya seninle birlikte gülsün(, ağlarsan, yalnız ağlarsın) |
laugh and the (whole) world laughs with you(; weep and you weep alone)
|
|
500 |
Atasözü |
gülersen bütün dünya seninle birlikte güler |
laugh and the world laughs with you
|
|